Günümüz şirketlerinin yönetim kadroları,
yöneticilik ve liderliği iç içe yaşamaya başladılar. Şirketlerin içinde
oldukları değişimin çok hızlı ve zorunlu olduğu bu süreçte yöneticilik büyük
önem arz etmektedir. Değişim, şirketlerin yaşadıkları en büyük ihtiyaç ve hatta
bana göre yaşadıkları en büyük zorunluluktur. Değişimin başarılı olması oldukça
zor olmakla beraber, imkânsız da değildir. Şirketlerin yaşadıkları değişim ve hatta
dönüşüm sürecini başarılı bir şekilde tamamlamaları ne kadar önemli ise değişim
sürecinde elde edilen başarının kalıcı olması da o denli önemlidir. Başarının
sürdürülebilirliği 21. yüzyıl yöneticisinin önündeki en büyük handikaptır.
Toplumsal olarak bizlerde süreklilik konusunda eksiklik olduğundan, genelde
karşılaştığımız olayları yaşandığı anda değerlendiren ve hemen o an yargıya
varan bir kültürümüz vardır. Değişim sürecinde ulaşılan başarı eğer
sürdürülebilir ise bir anlamı vardır.
Bugün şirketlerimizin birçoğunda değişim
sancıları şiddetli bir şekilde yaşanmaktadır. Buradaki ince nokta, hedef başarı
için iyi bir planlama, uyumlu bir takım oyunu, iyi bir lider yönetici ve
sürdürülebilir bir başarının sağlanabilir olmasıdır.
Değişimin
başarılı olmasının temelinde, yaşanılacak bu sürecin iyi planlanması ve
yönetilmesi yatmaktadır. Bu açıdan stratejik yönetim, işletmelerde bir süreç
olarak ele alınır ve uygulanmaya çalışılırsa sonuca ulaşılır. Bu anlamda
stratejik yönetim sürecini “işletmenin uzun dönemde yaşamının devam
ettirilmesine ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlamasına yönelik bilgi
toplama, analiz, seçim, karar ve uygulama faaliyetlerinin tümü” olarak
tanımlayabiliriz.
Arzu
edilen ve uzun dönemde hedeflenen amaçlara varabilmek, yaşamını ve bunun
yanında rekabet üstünlüğünü sürdürebilmek için yapılacak tüm çalışmalar
devamlılık ister. Bu nedenle stratejik yönetim süreci bir kereye mahsus “işte
yaptım…”, “oldubitti…”, “bu iş bu kadar olur…” diyebileceğimiz bir çalışma
değildir. Ciddi anlamda bir takip, inanç sürekliliği ve kararlılık ister. Çevre
faktörlerinin, üretim, bilgi ve iletişim teknolojilerinin inanılmaz boyutlarda
geliştiği ve değiştiği, ticari sınırların ve sınırlamaların kalktığı, dünyanın
kocaman bir pazar yerine dönüştüğü, değişimlerin ve belirsizliklerin kaçınılmaz
olduğu dinamik bir iş dünyasında, devamlı bir süreç olarak düşünülmeyen
stratejik yönetim uygulamalarının başarılı olması mümkün değildir.
Stratejik
yönetim süreci stratejik bilince sahip olmak ile başlar. Stratejik bilinçlilik
ise işletmelerde yöneticilerin;
- İş dünyasının ve
onun bir parçası olarak bulunduğu üst sistemin sürekli değişim içinde
bulunduğunu,
- Sektördeki
kurumların ve rakiplerin değişen çevre koşullarına uygun çeşitli
stratejiler ürettiği ve uyguladığını,
- Bu stratejilere
cevap verebilecek ve hatta işletmeyi daha verimli duruma getirecek yeni
stratejilerin gerekliliğini anlayabilmesi, bu konularda kafa yorması,
fikir üretmesi ve çalışmalar yapmasını ifade etmektedir.
Stratejik
bilince sahip yöneticiler, stratejik yönetim sürecini uygulayabilecek
stratejistlerin seçimini yaparlar ve daha sonra da işletmenin mevcut misyon,
vizyon ve amaçları ışığı altında işletme dışı ve içi çevre faktörlerinin
analizi ile ilgili çalışmalar başlatırlar.
İşletmelerde kurumsal ve rekabet stratejileri
uygulanırken, insan kaynakları işlevi ile ilgili faaliyetlerin de seçilen
stratejilere uyumlu olarak hazırlanması gerekir. İnsan kaynakları yönetimi,
işletmelerdeki en önemli destek faaliyetlerden biridir. Her türlü üretim
faktörünün hemen hemen benzer nitelikte olduğu, yatırımların ve fiziksel
altyapıların birbirinin aynı olduğu işletmelerde, farkı yaratan, iş gücünün
sahip olduğu yetenekler ve kapasitedir. Bu nedenle, işletmelerde insan
kaynaklarının yönetimi, günlük faaliyetlerin yapılmasının ötesinde stratejik
bir unsur olarak kabul edilmektedir. İşletmenin varlığını sürdürebilmesi ve
rekabet üstünlüğü sağlayabilmesinde, sahip olduğu iş gücünün nitelikleri son
derecede önemlidir.
21.
yüzyılın yöneticisinin gereklilikleri açısından baktığımızda, başarılı olmak
için daha fazla kriterin yöneticinin masası üzerinde durduğu görülmektedir. Bugün
yöneticiler için bir taraftan süreçleri yönetirken, diğer taraftan kendisine
bağlı çalışanların psikolojisini yönetmesi, öte yandan birlikte çalışılan
tedarikçi veya iş biriliği içinde olunan şirketlerle ilişkileri yönetmek, aynı
zamanda da pazardan (müşterilerden) gelen geri bildirimleri yönetmesi
beklenmektedir.
Bütün
bu karmaşık ilişkiler zinciri içinde 21. yüzyıl yöneticisinin şu noktaları göz
ardı etmemesi ve uygulaması lazımdır:
- Stratejiyi yönetmelidir
- Süreci yönetmelidir
- Vizyonu yönetmelidir
- Algılamayı yönetmelidir
- Bilgiyi yönetmelidir
- Çatışmayı yönetmelidir
- Değişimi yönetmelidir
- İmajı yönetmelidir
- Kaliteyi yönetmelidir
- Kariyeri yönetmelidir
- Krizi yönetmelidir
- Performansı yönetmelidir
- Riski Yönetmelidir
- Stresi yönetmelidir
- Zamanı yönetmelidir
Günümüzde
yöneticilerden beklenen performans, şirket açısından ulaşılan başarının sürdürülebilir
olmasıdır. Bir başka deyişle, elde edilen başarının bir defalık değil,
devamlılığının olması yöneticinin başarısını ortaya koymaktadır. Ne yazık ki
yöneticiler açısından yaşadığımız en önemli handikap, ulaşılan bu başarının
sürdürülebilir olamamasıdır. Şirketlerin hangi sektörde olursa olsun rekabetçi
koşullar içerisinde ayakta kalabilmeleri, geleceğe güvenle bakabilmeleri için
önemli unsurlardan biri, elde edilen başarının geliştirilerek, yeni ihtiyaçlara
göre revize edilerek sağlanan sürekliliğin kaçınılmaz bir zorunluluk olduğudur.
Bu
nedenle 21. yüzyıl yöneticisinden asli beklenti, her açıdan devamlılıktır.
Yorumlar
Yorum Gönder