Şirket Yöneten Patronun Aklında Ne Var ? - 2



2. Kendini çevrendekilere doğru ifade et, anlat, tanıt

M.Ö. 469-399 yılları arasında yaşamış olan ve ahlak felsefesinin kurucusu olarak kabul edilen antik çağın en önemli filozoflarından Sokrates, tüm öğretisi boyunca onur, erdem ve ahlakı sorgulamış ve “Kendim dediğin nedir?” diye sormuştur. Esasen bu sorunun cevabını kendimize verebiliyorsak ve bu cevaptan memnunsak, çevremize kendimizi ifade etmekte zorlanmayız. Ancak, bu sorunun cevabından hoşnut olmadıysak demek ki henüz kendimizi olması gerektiği gibi ifade edememişizdir. 

Bir patron yönetici, özelliklerini, yapabileceklerini ve sahip olduğu bireysel özelliklerini çevresindekilere net ve doğru anlatabilmelidir. Bu, çevresindekilerce doğru anlaşılmasını ve dolayısıyla da iletişim kazalarının yaşanma olasılığını azaltacaktır.  Hayatta (ister özel hayatımızda olsun, ister iş hayatında olsun) karşımıza çıkan en zor sorunları çözmenin ve hatta zaman zaman çözümsüz görünenlerin bile çözmenin, üstesinden gelmenin bir yolu vardır. Ancak bu çözüm her zaman bir kişiye ait olmayabilir. Sadece bir kişinin çabasıyla hayata geçemeyebilir. Zaman zaman ortak hareket etmek gereği duyulabilir. Bu gün şirketlerde uygulanan yönetim yapısı içinde bunu “takım olabilme” olarak tanımlıyoruz. Takım olabilmek için birlikte hareket etmek gerekir. Birlikte hareket etmek için de ortak bir hedefin olması zorunluluğu vardır. Bir çok sorun -çözümsüz gibi görünen sorunlar da dahil- ortak inanç ve hareketle çözülebilir.
“Kendim dediğin nedir?” sorusuna cevap vermiş olan bir patron yönetici çevresindekilere bunu anlatmak suretiyle bir etki alanı yaratabilir. Bu etki alanı içinde ise bir “sinerji” yaratılmasına olanak sağlar. Sinerji, “ben-benim ya da sen-senin” olan değildir. Sinerji “bizim” olandır, birlikte yapılan, birlikte başarılandır. Öyleyse kendini doğru ifade eden bir patron yönetici sinerjiyi, yani “bizim olanı” oluşturmaya imkan sağlayacaktır. 

Sinerjiyi 1+1’in 3 olması olarak tarif edecek olursak ve örneklersek;
“Bir at, bir araba ve bir atlı araba. Bir yükü bir atla taşıyabilirsiniz, ayanı yükü arabayla taşıyabilirsiniz ve yine aynı yükü at ve arabadan oluşturduğunuz bir atlı arabayla da taşıyabilirsiniz. Öyleyse bir at (1) (+) bir araba (1) (=) bir atlı araba(3) ”

Kendinizi doğru anlatmanız ve tanıtmanız yönettiğiniz organizasyonda sinerjinin oluşmasına yardımcı olacaktır. Bunun için sizi ve çevrenizdekileri sinerjiye götürecek bireysel formülünüzü tanımlayın:


1.  adım sorunu tespit et. Kendim için ya da yönettiğim şirket için sorun olan şey nedir? Sorunun kaynağı nedir?  
2.  adım tespit edilen sorunu her yönüyle tarif et. Bunun için iyi bir analiz süreci geçir. Sorunu oluşturan alt gerekçeler, belki de altta gizli olan başka küçük soruncuklar var, bunları analiz et.  
3.  adım, tedavi yol ve yöntemlerini belirle. Bu adım, doğru bir şekilde tarif edilen ana ve tali sorunların çözümü için nasıl bir iyileştirme metodu kullanacağımı belirlediğim aşamadır. Burada elinde olanları nasıl en etkili kullanılabilir diye bakılır. 
4.  adım uygulama adımıdır. Tarif ettiğim çözüm yolunda sinerjinin harekete geçmesi aşamasıdır. Bu aşamada kritik başarı ya da başarısızlık faktörlerini belirleyip, olası başarı ya da başarısızlık gerekçelerini denetlemiş oluyorum. Uygulama aşaması hayat demektir, deneyim demektir ve sonuç demektir. Bu sonuç iyi olabileceği gibi bazen kötü de olabilir. Buna hazırlıklı olmak için kötü senaryoyu da üçüncü aşamada tanımlamış oluyorum.
Son adım olan beşinci adım ise sorgulama adımıdır. Burada artık sonuç alınmış ve sona ulaşılmıştır. Şimdi hesaplaşma ya da hesap verme zamanıdır. Amaç, bir sonraki denemede kendimize dersler çıkartmaktır. Deneyim her zaman iyi olan değildir. Zaman zaman kötü deneyimlerde yaşayabiliyoruz. Bunu da sahiplenmeyi bilmeliyiz.  

Bir Çin atasözü şöyle demektedir “ söz ağızdan çıkmadan sana, çıktıktan sonra bana aittir.”
Bu nedenle kendinizi tanıtırken doğru kelimelerle ifade edin. 

3.Şirketini iyi tanımla, neyi yapıp, neyi yapamayacağını; yapabileceklerini nasıl yapabileceğini net tarif et. Yol haritanı çıkart ve uygula, organizasyonda cesaretli ol

Stratejinin kurucularından kabul edilen 1780-1831 yılları arasında yaşamış olan Prusyalı General Carl Von Clausewitz stratejiye ilişkin genel görüşlerini savaş sanatı üzerinden geliştirmiştir. Ölümünden bir yıl sonra (1832) yılında eşi tarafından yayımlanması sağlanan “Savaş Üzerine” adlı kitabında strateji için 
“Stratejide her şey çok basittir. Ama bu işleri kolaylaştırmaz” demiştir.

Basit olanı tarif etmek sanıldığı kadar kolay değildir. Çünkü basit olan, yalındır. Yalın olan, çabuk anlaşılandır. Çabuk anlaşılan ise hata kabul etmeyendir. Basit olan tanım hatalı yapıldıysa anlaşılanda doğal olarak hatalı en azından eksik olacaktır. Öyleyse bu hatalı yorumlamaya izin vermemek için şirketimizin neyi, ne kadar, nasıl yapabileceğini net tarif etmemiz gerekir. Bunun için de stratejik düşünce mekanizmasına sahip olmamız zorunludur. Peki nedir bu stratejik düşünme mekanizması?   
“Stratejik düşünme, rakibe üstün gelme ve bunu da, aynı şeyi onun size uygulamaya çalıştığını akılda tutarak yapma sanatıdır.”

Değişen dünya dinamiklerinde yapılması gereken, stratejik düşünebilmeyi her işletmenin birincil öncelikli konular arasında görmesi, işletme dâhilinde buna paralel yeni konumlandırmalar oluşturması, geleceğe güvenle ve rakiplerinden daha önce ulaşabilmesi için benimsedikleri yönetim tarzlarını yeniden yapılandırmaları gerekmektedir. Bu değişim sürecini sağlıklı bir biçimde geçiren ve elde ettikleri değişimi sürekli kılan işletmeler geleceğin lider işletmeleri arasında yerini alacak; bu süreci iyi yönetememiş ve/veya bu süreçten bilinçli olarak uzak durmuş işletmeler ise maalesef yok olup gideceklerdir. Bunu tanımlayabilecek olan da siz patron yöneticilerdir.

Şirketlerin organizasyonel yapısı insan vücuduna benzer. İnsan vücudu için iskelet yapı ne ise, şirketler için de organizasyon şema aynı anlamdadır. Eğer şirketlerin yapısı doğru kurgulanmaz ise faaliyet gösterdiği süre içinde bazı sıkıntıları yaşaması kaçınılmazdır. İnsan vücudunda her hücrenin bir anlamı, bir görevi vardır. Her hücre ister mide hücresi olsun, ister kalp hücresi olsun, ister beyin hücresi olsun kendi yasası, iş disiplini, tanımı ile doğmuştur. DNA zinciri bu içsel güce mükemmel bir örnektir. İnsan vücudundaki her hücre denge ve denklik halindeyken sağlıklı ve canlıdır. Denklik hali doyum ve uyum halidir ve bu durum devamlı olarak ilişkili hücreler arasında alıp vermekle mümkün olmaktadır. Her hücre diğer hücreleri besler ve destek olur; buna karşılık diğer hücrelerce beslenir. Her hücre dinamik bir akış içindedir ve bu akış hiçbir zaman kesilmez. Aslında bu akış hücrenin hayatının özüdür.  Vererek bu akışın devamlılığı sağlanır ve hücre sadece bu şekilde alabilir ve hayatına sağlıklı bir şekilde devam edebilir. Bedendeki her hücrenin iç diyalogu “nasıl yardım edebilirim?” diye sormaktır. 

Şirketlerde tasarlanacak olan organizasyon yapı da her departmanın diğer departmanlarla sağlıklı ilişki kurabilmesi üzerine kurgulanmalıdır. Her departman diğer departmanlarla bilgi ve veri alış verişini tıpkı hücrelerin birbiriyle olan ilişkisindeki gibi dengeli ve destekleyici olmalıdır. Bir patron yönetici olarak yapmanız gereken şey şirketinizi iyi tanımlamak, iyi anlatmak ve iyi organize etmektir. Tanımladığınız yapıyı hayata geçirmekte cesaretli olmaktır. 

Sizce strateji sonlu oyun mudur, sonsuz oyun mudur?
Sonlu oyunda bir kazanan ve bir son vardır. Amaç zafere ulaşmaktır.
Sonsuz oyunda ne bir kazanan vardır, ne de son. Hedef, oynamaya devam etmektir.
Sonlu oyuncular sınırlar içinde oynarlar. Sonsuz oyuncular ise sınırlarla oynarlar.

4. Kararlarını alırken şüpheci, aldıktan sonra uygulamak için inatçı ol

Ali Saydam(1)  “bilgeliği en iyi, bilginin serüveniyle anlatmak mümkündür. Hani şu meşhur evrim çizgisiyle: veri-enformasyon-bilgi-bilgelik” demektedir.

Veri hamdır. Tek başına hiçbir şeye yaramayabilir.

Enformasyon, verinin sınıflandırılmış halidir. Çok işe yarayabilir.
Taktikler kurabilmek için enformasyon şarttır. Ama strateji için yetmez. Onun için bilgi gerekir; yani anlamlandırılmış enformasyon.

İş bilgeliğe gelince, bir kırılma söz konusudur. Veriden, bilgeliğe gelene kadar nicel bir değişime karşı karşıyayızdır. Bilgeliğe geçiş ise tamamen nitelik açısından bir sıçramadır. Bilgelikte işin içine şu üç öğe belirleyici olarak dahil olur: Erdemler, değerler, duygular… Bunların üzerine de hepsini taçlandıracak olan gelişmiş bir ruh! 

Kararlarını alırken doğruluğuna emin olmak için eline gelen verilerin doğruluğu hususunda şüpheci ol. Bu şüphecilik bir paranoya değil, gelen bilginin doğruluğunu onaylamak için olmalıdır.  Kararlarını alırken veriden enformasyona oradan bilgiye giden yolu kullanmalısın. Bilgi, yani anlamlandırılmış enformasyon senin doğru kararlar almana yardımcı olacaktır. Bilginin karara dönüştürülmesi önemlidir. Önüne gelen bilgiyi kullanarak yönetim kararına dönüştürmek önemlidir. Eğer bilgi doğru değilse alınacak kararlar da hatalı, en azından eksik olacaktır. Bunun için karar öncesinde bilgi mutlaka doğrulanmalıdır.

Doğrulanan bilgi ile alınan kararların ise hayata geçmesi gerekir. Uygulanmayan kararın bir anlamı yoktur. Bu nedenle kendinizden emin olarak aldığınız kararların arkasında durun ve uygulamak için inatçı olun. 

Uygulamada arkasında durulmayan kararlar inandırıcılığını yitirir. Bu da sonuçta patron yönetici olarak sizlerin güvenilirliğini ve inanılırlığını sorgulatır. Ancak, hatalı karardan da dönmeyi bilmek bir erdemlilik örneğidir. Patron yönetici olarak en önemli göreviniz şirketinizin ve çalışanlarınızın zarar görmesini engellemektir. 

yazının devamı bir sonraki yazıda yer almaktadır...


Ek Açıklamalar:
(1)Ali Saydam, Vazgeçmek Özgürlüktür,2011 s.288

Yorumlar